Merkez Parti , Parti Programından

23 Mayıs 2018

”Hukukun üstünlüğü ve kanun önünde eşitlik, vatandaşların özgürlük ve haklarının teminatıdır.
Demokrasinin hukuk yoluyla var olduğu demokratik hukuk devletinde hukukun evrensel ilkelerine saygı, kanun önünde eşitlik, hak arama yollarının açık tutulması, devletin hukuka bağlılığının güvence altına alınması, bireysel hak ve özgürlüklerin korunması temel değerlerdir. Bu değerlerin hayata geçirilmesi anayasa, yasalar ve bağımsız yargı ile mümkündür. Partimiz, hukukun üstünlüğüne dayalı yönetim anlayışının teminatı olacaktır.

Partimizin anlayışına göre ADALET, insan hayatının her alanında gerekli, her devlet ve toplum düzeninin mutlak muhtaç olduğu bir ölçüdür. Bir devletin kuruluşundan itibaren, onun devamını sağlayan, toplumda düzeni oluşturan, eşitliği temin eden ve doğru şekilde uygulanması halinde, insan, toplum ve devlet için huzuru getiren yegâne unsurdur. Bu sebeple insanlar, hayatın her alanında adaletle iş yapmayı hedeflemelidirler. Bir devlette adalet sadece adalet bakanlığının değil, bütün bakanlıkların, kurum ve kuruluşların, buralarda görev yapan her seviyedeki her ferdin riayet etmesi gereken asli unsurdur. Adalet mefhumunun tecelli etmesi gerekmeyen yer ve alan yoktur. Her yer ve işte, her zaman ve mekânda tecellisi yerine ve zeminine göredir, insanda tecellisi ayrı, toplumda tecellisi ayrı, devlette ise ayrıdır.

Bireyde tecellisi o şahsın düşüncesinde, davranışında, beyanında, hareketinde adil olması ile mümkündür. Öncelikle vicdanlarda adalet duygusu yer etmiş olmalıdır. Bunun için, bireyler eğitilecek ve adaletin ilk tecelli yeri vicdanlar olacaktır. Nitekim 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 1. maddesinde; tüm insanların temel hak ve hürriyetler bakımından eşit ve hür doğduğu, insanın akıl ve vicdan sahibi olup, birbirine karşı kardeşlik düşüncesiyle davranmak zorunda olduğu ifade edilmiştir. Bu düzenleme adalet düşüncesinin müşahhas bir hükme yansımış şeklidir. Asıl hedeflenen ise, bu düşüncenin davranışa yansımasıdır. Aynı metinde, herkesin; ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka inançlarına bakılmaksızın eşit haklara sahip olduğu ifade edilmekte; insanlar ulusal ve toplumsal kökenleri, zenginlikleri, doğuş farklılıkları ya da herhangi başka bir ayrım gözetilmeksizin bu bildirgede belirtilen tüm haklardan ve hürriyetlerden faydalanabilirler, denilmektedir. Partimiz bu esasların pratiğe yansıtılması için azami gayreti sarf edecektir.

O halde serbest ve özgürlük zemininde, makul ve doğru bir eğitim ile öncelikle insanlar eğitilmelidir. İHEB’nde Eğitim Hakkı, madde 26’da şöyle yer almaktadır: Herkes eğitim görme hakkına sahiptir. Eğitim parasızdır; hiç değilse ilk ve temel eğitim aşamalarında böyle olmalıdır. İlköğrenim ve eğitim zorunludur. Teknik ve mesleki öğretimden herkes yararlanabilmelidir. Yüksek öğretim, diğerlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır. Eğitimin amacı, insan kişiliğinin tam ve özgürce gelişmesi, insan hak ve özgürlüklerine saygının güçlenmesi olmalıdır. Bütün milletler, ırk ve din grupları arasındaki anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın sürdürülmesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir. Daha sonra eğitim yoluyla elde edilen bu düşünceyi geliştirme ve davranışa dönüştürme imkânı tanınmalıdır. Bu nokta bir ihsan değil, bir haktır. Bu haklar insanımızdan esirgenmeyecektir.

Düşünce hürriyeti, madde 19’da şu şekilde düzenlenmiştir: Herkesin düşünme ve anlatma özgürlüğü vardır. Buna göre, hiç kimse düşüncelerinden dolayı rahatsız edilemez. Ayrıca ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve düşünceleri her türlü araçla aramak, sağlamak ve yaymak hakkına sahiptir. Hiç kimse kölelik ya da kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü biçimiyle yasaktır. Hiç kimseye işkence yapılamaz; kıyıcı, insanlık dışı, onur kırıcı ceza ve davranışlar uygulanamaz, denilmektedir. Bütün bunlar insanın şahsına yönelik ve evvela fertlerde tecelli etmesi gereken davranışlardır.

Toplumda tecellisi ise en azından ekseriyetin mevcut kurallara uyarak ve başkalarının haklarına riayet ederek yaşaması olarak anlaşılması gerekmektedir. Bunun için önce bu çerçevede somut kurallara dayanan bir düzenleme ve sonra fertlerin o kuralların kaynaklarının kutsiyetine inanması gerekir. Herkes nerede olursa olsun, kanuni haklarını sonuna kadar kullanacaktır. Herkes kanunlar karsısında eşittir ve ayrımsız olarak kanunların koruyuculuğundan eşit olarak faydalanma hakkına sahiptir. Herkesin, bu bildirgeyle belirtilen haklarına ters düşen ayırt edici davranışlar için yapılacak kışkırtmalara karşı eşit korunma hakkı vardır. Bu haklar özenle muhafaza edilecektir.

Adaletin devlette tecellisi için ise, toplumda değer ve ilkelerin hayata geçirilmiş olması ve herkesin hak ettiği ile karşılaşmasını bilmesi ve buna inanması gerekir. Bu çerçevede;

Adalet Bakanlığında, hukuki düzenlemelerin ve verilen kararların adil olmasına,

Maliye Bakanlığında, ekonomide, imkânların, fırsatların ve külfetlerin dağıtılmasında adil olunmasına,

Milli Eğitim Bakanlığında, eğitimdeki fırsat eşitliğinin sağlanması, doğru ve faydalı bilginin insanlara öğretilmesinde adil olunmasına,

Sağlık Bakanlığında, sağlık hizmetlerinin ihtiyacı olan herkese en kolay ve imkânı nispetinde, altından kalkabileceği bir külfet karşılığında insana ulaştırılmasında adil olunmasına, hülasa her yerde her zaman dikkat edilecek asli unsur ve ölçü adalettir.

Her insan ekmek ve su kadar adalete muhtaçtır. Adalet kavramı, bu önemi sebebiyle sürekli gündemde olmuştur. Vazgeçilmezliğiyle beraber farklı anlayış ve manalara konu olan ‘adalet’, düşünce sistemlerine göre değişebilmektedir. Toplum ve devlet için her zaman öncelikli olan, uygulanması için çaba sarf edilen, üzerinde konuşulan bu kavram hakkında farklı düşünürler farklı düşünceler ileri sürmüşlerdir. Toplumsal ve teolojik bir kavram olarak muhakemeye açık, inanç, kültür ve geleneğe bağlı, aklen izafi, hayatın devamı için de vazgeçilmez bir unsurdur.

Adalet; kavram olarak doğru olan şey, ölçü, denge, düzen, aşırılıklardan uzak olmak, istikamette olmak, gerekli cezayı vermek ve zulmün zıddına hareket etmek manasındadır. Bir işte adil olmak, doğru olmak, doğru olanı yapmak demektir. Düşünce ve duygularda adil olmak her şeyi var oluş maksadına uygun kullanmak, ifrat ve tefritten uzak olmak demektir.

Adalet, davranışlarda ve kararlarda doğruluk, eşitlik gibi anlamları taşıyan bir mastar-isimdir. Orta yol, istikamet, uygunluk, denge, ölçü gibi anlamlara gelen ‘adl’ kelimesi, sıfat olarak kullanıldığında ‘adil’ kelimesi ile ifade edilir. Adalet, insan için toplum hayatında düzeni ve eşitliği sağlayan ahlaki bir duruş, arzu edilen bir tavırdır. İstikrarlı bir doğrulukla gerçekleşen ruhi bir denge ve kemal mertebesidir.

Adalet, insan davranışlarını ahlaki ve hukuki açıdan değerlendiren, ölçen bir mikyas, ölçü birimi, bir ilkedir. Doğruluk, dürüstlük, tarafsızlık ve doğru muamele ve hukukilik ile yerini bulur. Adalet, insanların ilişkileri ve hakları arasında uyum ve dengeyi gerçekleştirir. Nasıl maddi âlemde; bilgi teknolojiye, teknoloji ürüne, ürün paraya tahvil edilince bir işe yarar ise, manevi bir kavram olan adaletin tecellisi için de başta bilgi, marifet, sonra bu bilginin davranışa dönüşmesi gerekir. Bu manada adalet bilgilenme faaliyetinin denge içinde harekete dönüşmesidir. Adalete vicdanın emriyle uyulur, zorla değil. Herkesin hak ve hukukuna her halükarda saygıyı içerir. Bir değer yargısı olarak adalet, insanın insan olma özelliğinden kaynaklanan bir duyguya dayanır.

Adaletin yansıma biçimi ne olursa olsun, gerçekleşmesi insanın bilincinde ve vicdanında yer etmesine bağlıdır. Anlayışlara, yere ve zamana göre değişmesi kişilerin zihninde yer ediş biçiminden kaynaklanır. Adalet duygusu, insana özgü bir özelliktir. Bu duygunun, insanların hayal ettikleri ideal toplumun gerçekleşmesinde, haksızlıklara karşı başkaldırışta yönlendirici bir etkisi de bulunur.

Adalet, hak, hukuk ve iyiyi, güzeli aramaya yönelik olmalı, eylemlerde ve inançlarda kendini göstermelidir. Adil olmak, iyiye, güzele ulaşmaya yönelik bir gayret içinde olmaktır. Bu da insanın görevini gerçekleştirmesi demektir. İnsan önce somut ve pratik görevlerini yerine getirmeli, bunları gerçekleştirerek adalete uygun yaşamalıdır. Bu şekilde iyiye ulaşmaya çabalamalıdır.

Merkez Parti olarak kendimizi, temel insan haklarına saygılı ve adalet ölçüleri içinde bunları gerçekleştirmeye matuf bir hareket olarak tarif ediyoruz. Partimiz, bireylerin gündelik yaşamından uluslararası ilişkilere kadar önem taşıyan adalet sisteminin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmeyi öncelikli hedefleri arasında görür. Cumhuriyetin temel nitelikleri korunarak, devlet yönetiminin esas hükümlerine yer verilecek; yasama, yürütme ve yargı arasındaki ilişkiler açık, net ve anlaşılabilir bir biçimde belirtilerek aralarındaki denetim ve denge sağlanacaktır.

Batı’nın gelişmiş ülkelerindeki, kendi devlet sistemlerini korumayı amaçlayan kıstaslar esas alınarak kendilerine uygulamayıp bizlere dayattıkları kanunlar uygulamadan kaldırılacaktır. Uluslararası tahkim sisteminin işlemez hale getirdiği Danıştay denetimi tekrar işlerliğe kavuşturulacak, ulusal yargı denetimi dışında hiçbir eylem ve işlem bırakılmayacaktır.

Merkez Parti yargının işlerlik ve etkisini kıran, iç işlerimize müdahaleyi kolaylaştıran, ülkemizi bölmeyi amaçlayan olumsuz gelişmelerin açtığı tahribatı süratle düzeltecek, gereken yasal tedbirleri alacaktır.

Hukuk eğitiminden başlamak üzere hukukçuların niteliklerini artıracak reformlar gerçekleştirilecek, avukatlara, hâkimlere ve savcılara uzmanlıklarını geliştirebilecekleri yurt içi ve yurt dışı mesleki eğitim olanakları sunulacak ve belirli alanlarda uzmanlaşmaları sağlanacaktır.

Yargı, siyasal mülahazalarla daha çok af dağıtan ve bu yüzden hukukun güvenilirliğini, cezaların caydırıcılığını tartışılır hale getiren bir kurum olmaktan çıkarılacaktır. Kamu vicdanını yaralayan zaman aşımı süreleri gözden geçirilecektir.

Merkez Parti, son dönemlerde zedelenen yargının itibarının hak ettiği seviyeye çıkarılmasına yönelik politikalar geliştirecektir. Hâkimler, savcılar ve bağlı bulundukları kurulların siyasi baskılardan kurtarılmasını, özlük hakları ile ilgili güvencelerinin artırılmasını, “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun”, buna göre düzenlenmesini önemli hedefleri arasında saymaktadır.

“Adalet mülkün temelidir. Geciken adalet ise adalet değildir’’ prensibinden yola çıkan Partimizin temel amaçlarından biri de, adaletin vaktinde gerçekleşmesini temin için, uzun yıllar süren davalara son verecek kanuni değişikliklere gidilerek, yapılacak değişikliklerle savcılık ve sorgu hakimliği aşamasında olgunlaştırılacak davanın görevli mahkemede toplanan delillerle kısa sürede bitirilmesi esas alınarak mahkemelerin dava yükünü azaltmaktır. Yargıç tarafsızlığı ve yargı bağımsızlığı tam olarak sağlanacak, yargıç güvenceleri korunacaktır.

Devletin en önemli asli görevlerinden biri olan adalet hizmetlerinin hızlı ve kaliteli olarak yerine getirilmesi için bütçeden ayrılan ödenekler büyük oranda artırılacak, yargıçların görevlerini güven ve huzur içinde, bağımsız ve tarafsız yapmalarını sağlamak için ücret ve sosyal imkânların gerekli seviyeye çıkarılması sağlanacaktır.

Merkez Parti, ayrım gözetilmeksizin her türlü yolsuzluğun yargıya taşınması gerektiğine, adil yargılama ve savunma hakkının kutsallığına inanmaktadır.

Merkez Parti, suç işlemenin insan onuruyla bağdaşmadığı anlayışının geliştirilmesine bunun yanı sıra cezaevi koşullarının iyileştirilmesine, görevlilerin eğitilmesine önem vermektedir.”